top of page

Flamenko ve hayatımla ilgili biraz da günlük kıvamında bir yazı. Kendim için zaman zaman yazdığım ÅŸeyler. Bugün sizlerle de paylaÅŸmak istedim. Ve daha sonraki zamanlarda da yazmaya devam edeceÄŸim. Zaman zaman da paylaşımlarıma devam edeceÄŸim. Bu yolda yürümek isteyenlere belki ışık tutar. Sevgilerimle.

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

Benimkisi bir aÅŸk hikayesi. Yıllardır peÅŸinden sürüklendiÄŸim, uÄŸruna tüm hayatımı deÄŸiÅŸtirdim bir hikaye bu. MesleÄŸimi, arkadaÅŸlarımı, ailemi, evimi, doÄŸduÄŸum ÅŸehri bana terk ettiren aÅŸkım. Beni hayata karşı kararlı, cesur kılan, maddiyattan bağımlılığımı kopartan, ruhani yolculuÄŸa, kendimi keÅŸfe çıkartan aÅŸkım. Ona biraz olsun ulaÅŸabilmek için savaÅŸ verdiÄŸim aÅŸkım. Evet Flamenko ateÅŸi bu. Çocukluk yıllarında bale eÄŸitimi ile baÅŸlayan dans tutkusu gün geçtikçe içimde büyümeye baÅŸlamıştı. Ä°stanbul’da izleme fırsatı bulduÄŸum Ä°spanyol Nasyonel Balesi’nin büyüleyici gösterisiyle içimde büyüyen bu dans ateÅŸini artık nasıl söndüreceÄŸimi biliyordum. Ä°stanbul’da flamenko kursu açıldığını duyar duymaz eleme sınavına katılarak 1999 yılında flamenko macerama baÅŸlamış oldum.

Çocukluk yıllarımda halamın evinde Ä°spanya’ya ait semboller görürdüm. Yelpaze, Åžal, Kastanyet, Ä°spanyol bebek..EniÅŸtem gemi kaptanıydı.

​Çok ülke gezerlerdi. Ä°spanya da onlardan

​

Flamenko Aşkım ve Bu Yoldaki Yolculuğum

ProfesyonelliÄŸe geçiÅŸ süreci; Ders aldığım sıralarda kursta yeni tanıştığım bir

arkadaşım yanıma geldi ve çok sevimli bir ÅŸekilde,” biz bir grup kuruyoruz sen de gelmek ister misin?”

dedi bana. Ben olur dedim. Artık iÅŸsizdim zaten. Ä°stediÄŸim ÅŸeyi yapmak için yeterli vaktim vardı.

Provalara baÅŸladık. Bir ÅŸarkıcımız bile yoktu. 4 kız baÅŸladık önce, sonra biri aramızdan ayrıldı. 3

kız kalmıştık. Bir de gitarist. YaÅŸları benden çok küçüktü arkadaÅŸlarımın. Ben 7 yıl süren iÅŸ

dünyasından yeni çıkmış, bu dünyada pek çok üst düzey yöneticilerle çalışmıştım. Koç

ve Sabancı gibi büyük holdinglerde görev almıştım. ArkadaÅŸlarımın hayat

tecrübesizlikleri, yaÅŸları beni her zaman endiÅŸelendirmiÅŸti. Hayata bakış

açılarımız çok farklıydı normal olarak. Kendimi bu süreçte yalnız

hissediÅŸim de büyük ölçüde yaÅŸ farkından oldu. Neyse biz

Ä°stanbul’da Galata Kulesi’ne yakın bir Ä°spanyol Restaurant’ında

haftada bir gösteri yapmaya baÅŸladık. Allah’ım ne günlerdi.

Sonra kayıtları izledikçe gülüyor, geliÅŸimlerimize

inanamıyorum. Bizimkisi tam bir cahil cesaretiydi.

Gitaristimiz ayrılmak istedi izin vermedik. Ä°yi ki de

vermemiÅŸiz. Åžimdi kendisi çok ilerledi. Besteler

yapıyor, eğitim veriyor. Orada bir sezon boyunca

gösteri yaptık. Ortama alıştık. Birbirimize alıştık.

Åžimdiye kadar hep tiyatro sahnelerinde dans etmiÅŸtim.

Bale yıllarımdan beri. Orada kimse konuÅŸmaz. Işıklar kapalıdır. Siz pek kimseleri göremez içinize odaklanırsınız. Restaurant ise bambaÅŸka bir dünya. Herkes konuÅŸuyor. Ä°nsanlar, garsonlar sürekli hareket halinde ve burada içine odaklanman çok daha zor. Ä°nsanların tepkilerini ya da tepkisizliklerini çok net görüyorsunuz. EÄŸer onların sizin hakkınızda ne düÅŸündüÄŸünü düÅŸünmek gibi bir hataya düÅŸerseniz, bu sizin bittiÄŸiniz 

andır. Ä°ÅŸte ben böyle bir tecrübe yaÅŸadım. Gerçekten korkunçtu. Birilerinin düÅŸüncelerine daldım ve hareketi unuttum. Sonradan izlediÄŸime göre epey bir süre olduÄŸum yerde bir saÄŸa bir sola sallanmışım. Başımdan aÅŸağı kaynar sular dökülmüÅŸtü. Bir daha asla bu iÅŸi yapmayacağım. Sahne benim iÅŸim deÄŸil dedim. O arada dans etmeye devam ediyordum. Sonra dansım bitti ve ben yerime oturdum. O an baÅŸka bir karar daha aldım. Bugün burada bırakırsam bir daha asla cesaret edemeyecektim. Tıpkı kaza yapan bir sürücünün hemen tekrar trafiÄŸe çıkması gerektiÄŸi gibi ben de ikinci dansıma çıktım ve kendime çok iyi dans edip seyirciye ve kendime az önce yaÅŸamış olduÄŸum kötü tecrübeyi unutturacağıma dair söz verdim. Ve öyle de oldu. BaÅŸarılı bir dans oldu. Seyirci de ben de memnun olmuÅŸtum. Sonrasında aramıza ÅŸarkıcı katıldı.

Åžimdi biraz daha Flamenko gösterisine benzemeye baÅŸlamıştı

yaptığımız gösteri. En son olarak da perküsyon çalan

arkadaşımız katıldı bize. Grup artık tamamdı. Biz her geçen

gün daha rahatlar olmuÅŸtuk sahnede. Ä°spanyollar izlemeye

geliyordu bizi. Çok heyecan vericiydi. Daha önce ders almış

olmama raÄŸmen, önümde örnek biri olmadığı için bu iÅŸin

önünü göremiyordum. Yani bu iÅŸi profesyonel olarak

yapabileceÄŸim aklıma bile gelmemiÅŸti. O yüzden

derslerde öÄŸrendiklerimi biriktirmek de aklıma

gelmemiÅŸti.

Koreografiler aklımdan uçup gitmiÅŸti. Ancak grup

kurduktan sonra aldığım eÄŸitimleri baÅŸka bir gözle inceler

ve öÄŸrenir olmuÅŸtum. Kendi koreografilerimi

yapmaya baÅŸladım. Daha sonra grup içinde

anlaşmazlıklar olmaya başlamıştı. Ve biz

dağıldık. Ben başka bir gitarist arkadaşımla

ve  ÅŸarkıcıyla bir araya geldim. Bir

yandan da para kazanmam gerekiyordu.

Ders vermeye başladım. Ailemin maddi

durumu o dönemlerde iyi deÄŸildi. O

yüzden evden destek alamıyordum.

Zaten işe girdiğim yıldan

itibaren ailemden bir daha

hiç para  almadım.Kendi

ayaklarımın üzerinde durmak

istedim.

Hayatı öÄŸrenmek, ne olursa

olsun ayakta  kalacak kadar

güçlenmek. O yıllarda 

pek çok gösteriye çıktım,

öÄŸrenciler yetiÅŸtirdim. Bu arada

da yıl içinde biriktirebildiÄŸim

parayla her yıl Eylül ayı’nda

Ä°spanya’ya gidip 1 aylık bir süreçte

Ä°spanya’da kalıp dansımı

geliÅŸtirmeye çalıştım. Tabi bu

bana hiçbir zaman yetmedi. Bir

dansçı için kendini geliÅŸtirememek

ölüm. Kültürü özümsemek,

flamenkoyu tüm vucuduna,

ruhuna geçirmek için orada olmak,

bir süre o topraklarda yaÅŸamak lazım.

Bu bende öyle bir takıntı oldu ki artık

bıraktımpeşini. İstemekten yoruldum.

Eminim serbest bırakırsam bu gerçekleÅŸecek.

Ruhum orada ben burada. BölünmüÅŸlük hissi.

Çok fena. YaÅŸamayanın anlaması çok zor.

biriydi. Getirdikleri ÅŸeyler daha o zamanlardan ilgimi çekmiÅŸti. Bir de ortaokul yıllarında çok yakın bir kız arkadaşım vardı. Çok yakındık. Birlikte dans çalışırdık. Okulun dans grubuna girmiÅŸtik. Annesi Ä°spanyol’du. Çok fazla sempati duyuyorum annesine karşı. Kendisi ses sanatçısıydı ve dansçıydı. Bize dans çalıştırıyordu evinde. Bu arkadaşımla olan arkadaÅŸlığım yıllarca bende iz bırakmıştır. KonuÅŸtukları lisan, kostümleri, dansları beni hep çok etkilemiÅŸtir. Ä°spanyollara karşı hep bir ilgim ve sempatim olmuÅŸtur. Zaman zaman geçmiÅŸ yaÅŸantımda oralarda olduÄŸuma inanırım.

 

Önceden hobi olarak baÅŸlayan bu dans zamanla beni rahatlatan, özgürleÅŸtiren, yaÅŸamanın tadına varmamı saÄŸlayan vazgeçilemez bir ihtiyaç haline geldi. Ä°ÅŸ hayatına yeni atılmıştım. Yani aslında hayata. Ailemde de tam o dönemlerde maddi sıkıntılar ortaya çıkmıştı. Zor bir

dönemden geçiyordum. Pamukların

​içinden dikenli bir yola atılmıştım.  Son

derece tecrübesiz, çekingendim. Tam o dönemde yetiÅŸmiÅŸti imdadıma Flamenko. Dans ederken, dans öÄŸrenirken sadece flamenkoyu düÅŸünüyordum. BaÅŸka sorunlar, dış dünya, gerçek yaÅŸam, sıkıntılar hiçbir ÅŸekilde aklıma gelmiyordu. Sadece yaptığım dansa konsantre oluyordum. Bu sebeplerden dolayı içimde artık dayanılmaz boyutlara ulaÅŸan flamenko tutkusuna daha fazla karşı koyamayarak baÅŸlangıçta maddi zorluklarla karşılaÅŸacağımı bilmeme raÄŸmen profesyonel iÅŸ yaÅŸamımı bir kenara bıraktım ve hayatımın geri kalan kısmında sadece flamenko dansı ile ilgilenmeye karar verdim. BulunduÄŸumuz ülke koÅŸullarında hayli zorlu bir yoldu bu. Ancak aÅŸk insanın gözünü kör ediyor. O yıllarda Türkiye bu sanatı çok fazla bilmiyordu. Bu sanatı icra eden profesyoneller yoktu. HoÅŸ onca çabaya raÄŸmen hala çok fazla bilinmiyor, flamenkoya flamingo, flamengo diyorlar ya da Latin dansı olduÄŸunu sanıyorlar. Hesapsızca girdiÄŸim bu yolda tesadüflerle ilerledi yolculuÄŸum.

​

​

Ankara yolculuÄŸum; Ä°stanbul’da pek çok stüdyoda ders verdim, gösterilerde yer aldım. Sonrasında Ankara’dan bir teklif geldi. Ä°stanbul’daki ikinci grupta dağılmıştı. Dans edemiyordum. O yüzden Ankara teklifini deÄŸerlendirdim.  Gerçekten çok zorlu bir süreçti. Hem fiziksel anlamda hem de ruhsal anlamda. Ä°stanbul’daki tüm yorgunluklarımdan biraz da kaçış olmuÅŸtu Ankara benim için. Ä°lk yıl her Pazar sabahı saat 7’de otobüse biner 13 civarı Ankara’da olur saat 14’de derslere baÅŸlardım. Arka arkaya 4 sınıf çalıştırır akÅŸam öÄŸrencilerimin evinde misafir olur gece 24 otobüsü ile geri dönerdim. Hiç ders kaçırmadan kar, kış demeden tam bir sezon bu ÅŸekilde geçti. Bu arada gittiÄŸimde, konserler için müzik grubuyla da provalarımız olurdu. Ä°stanbul’a döndüÄŸümde ise aralıksız her gün ders veriyordum çeÅŸitli mekanlarda. Tüm bu yorgunluÄŸa deÄŸen tek bir yanı vardı, Ankara’da benim yolumu gözleyen, heves ve heyecanla benden bir ÅŸeyler öÄŸrenmek isteyen öÄŸrencilerimin varlığı. Kalabalık bir öÄŸrenci grubu vardı ve biz yavaÅŸ yavaÅŸ büyüyen bir aile gibi olmuÅŸtuk. Maddi tatmin bu hikayenin neresinde derseniz, hiçbir yerinde. Ancak maddiyatın verdiÄŸi hazla ölçülemez manevi bir doyum vardı içimde.

​

Ankara’ya yerleÅŸme sürecim; sonraki yıl Ankara’da kalma sürem artmıştı. Pazar, Pazartesi günleri hem ders hem müzik grubuyla provalarımızı yapıyorduk hem de Salı akÅŸamları bar programında yer alıyorduk. Her hafta baÅŸka bir öÄŸrencim beni misafir ediyordu evinde. Bu tabi ki çok yorucu bir durum. Kendinle kalmak istiyorsun, kafanı boÅŸaltıp deÅŸarj olmak istiyorsun ancak bu yoÄŸunlukta mümkün olamıyordu. Sinirler de ufak ufak yıpranıyordu. Ä°stanbul yine yoÄŸun geçiyordu. Fiziksel olarak çok yıpranmıştım. Boynumda yolculuklardan kalma fıtık ve düzleÅŸme, soÄŸuktan sistit hastalığı, bir de üstüne yüzümü demir bir kolona çarpıp göz retinamı yırtınca, Allah tarafından mesajlar geldiÄŸini, hayatımda köklü bir deÄŸiÅŸiklik yapmam gerektiÄŸini düÅŸündüm. Bu ÅŸekilde devam edemezdim. Bir yandan herkes Ankara’ya yerleÅŸmemi istiyordu. Böylece tüm vaktim derneÄŸe kalacaktı. Çok fazla emeÄŸim vardı. Ya Ä°stanbul ya Ankara’yı seçecektim. Ä°stanbul bir yandan beni gitgide ürkütür hale gelmiÅŸti. DoÄŸup büyüdüÄŸüm ÅŸehirden artık korkar olmuÅŸtum. Mesafeler beni çok yoruyordu. Kendime odaklanamıyordum. Hep sinir ve stres hali. Hem de ailemle yaşıyordum. Çok aramama raÄŸmen maddi koÅŸullarım dahilinde istediÄŸim gibi bir ev de bulamamıştım. Evimi dans stüdyomla birleÅŸtirmek istiyordum. Ä°stediÄŸim zaman üretmek, daha fazla dans çalışabilmek. BiriktirebildiÄŸim tüm parayı Ä°spanya yolculuklarıma ve eÄŸitimime harcıyordum. Ä°spanya’da olmak bana soluk aldırıyordu. Çok sevdiÄŸim Flamenko dolu dünyamda doya doya 1 ay geçiriyordum. Hep mutlu, özgür, rahat hissetmiÅŸimdir oradayken. Ä°spanya dönüÅŸleri ise hep acılı olmuÅŸtur. Oradayken ne kadar hızlı geliÅŸebildiÄŸimi görmek, her köÅŸede Flamenko dinleyebilmek, tamamen kendine yatırım yapabilmenin verdiÄŸi mutluluk ve huzur. Ülkemde hep yalnızlık hissi. Gittikleri ülkenin dilini bilmeyenlerin hissettiÄŸi yalnızlık hissi gibi. Anlatıyorsun, paylaÅŸmak istiyorsun, üretmek istiyorsun, gönül dostları arıyorsun, sokaklar Flamenko koksun istiyorsun, her yerde Flamenko müziÄŸi duymak istiyorsun. Suni deÄŸil gerçek bir Flamenko yaÅŸamı istiyorsun. Olamıyor. Bir türlü olamıyor. Ä°ÅŸte Ankara’da biraz daha bu hislerimi giderebileceÄŸim inancındaydım. PaylaÅŸmak, bildiklerini aktarmak. Flamenkoyu samimi olarak hissedebilenlerle olabilmek. Yazın tam istediÄŸim gibi bir ev buldum internetten. Ters dublex. Ä°lk aileden ayrı evim. Ä°çinde dans çalışabileceÄŸim bir ev. Güçlüklerle ev kurdum. Sonra ufak ufak ihtiyaçlarımı almaya baÅŸladım. Evde ne buzdolabı ne çamaşır makinesi, ne tabak ne çatal ne yatak. Hiçbir ÅŸey yoktu. YerleÅŸmemin 2 yılı içinde evin pek çok eÅŸyasını almıştım. Dert deÄŸildi. Artık dans çalışabiliyordum.

​

YerleÅŸik olan ilk yılım çok hareketli geçti. Neredeyse her gün ders veriyordum, haftada 2 bar programı ve çok sayıda ÅŸehirlerarası , ÅŸehir içi konserlerimiz oluyordu. Ankara’ya yerleÅŸtikten sonra bulunduÄŸum ortamda gitgide çoÄŸalan sıkıntılar

oluÅŸmaya baÅŸlamıştı. GeçtiÄŸimiz 2 yılın da birikimleri vardı. Hep sabırla pek çok ÅŸeyin deÄŸiÅŸmesini,

düzelmesini bekledim. Sezon bitti. Eylül ayı’nda Sevilla’ya gittim. Eva Yerbabuena’nın verdiÄŸi bir

seminere katıldım. Bu semineri, izlenimlerimi, yaşadıklarımı, hislerimi, getirilerini ayrı bir yazı

konusu olarak paylaÅŸtım. http://www.azulmavidergi.com/eva-yerbabuena-semineri Bu

seminer dönüÅŸü bakış açımda çok ÅŸeyler deÄŸiÅŸmiÅŸti. Flamenko benim için baÅŸka ÅŸeyler

ifade eder olmuÅŸtu. Adapte olmakta zorlandım. ÖÄŸrencilerime baÅŸka ÅŸekilde eÄŸitim

vermeye başladım. Flamenkoyu, bu yoldaki yolculuğumu sorgular hale

gelmiÅŸtim. Hala da sorguluyorum. Neredeyse her gün. Yine yoÄŸun bir

seneydi yerleÅŸik olduÄŸum 2.yıl. Hayatımda çalkantılar oluyordu. Bir

ÅŸeyler deÄŸiÅŸime uÄŸramıştı içimde. Dahası deÄŸiÅŸme çabası

içindeydi. Eva ‘nın seminerinde düÄŸmeme basılmıştı dönüÅŸü

yoktu. Her deÄŸiÅŸim süreci sıkıntılıdır. Kabuk

değiştirirsiniz. İnandıklarınız, bağlı

olduklarınız tekrar tekrar sorgulanır

içinizde. Dalga dalga olur içinizdeki

duygular. Bir yandan da hayat devam

etmek zorundadır. Siz pek çok ÅŸeyle

mücadele

halindeyken bir

de bu deÄŸiÅŸimin

verdiği hisle baş etmek zorundasınızdır.

Hayatında daha iyi şeyler isteyenler,

daha büyük mutluluk ve huzur isteyenler için bu böyle olmak zorundadır. Yoksa hayat tekdüze gider.

3.yerleÅŸik yılımda Ankara’da bulunma sebebim olan ekiple, kurumla yollarımı ayırma kararı aldım. Çünkü vizyonum, bu yoldaki görüÅŸlerim, flamenkoya bakış açım artık farklılık gösteriyordu. 2010 yılı Eylül ayı Bienal için Sevilla’ya gittim. Ve dönüÅŸte kendimi, ne yapmak istediÄŸimi dinlemek, düÅŸünmek için bir süre her ÅŸeye ara verdim. Yapayanlız evimde oturdum günlerce günlerce düÅŸündüm. Bir yandan yazdım bir yandan da çocukluÄŸumdan beri yaptığım gibi karakalem portreler çizmeye baÅŸladım. Hayatımda ilk defa bu kadar dingin bir vaktim oldu. 5 yaşında okula baÅŸladığımdan beri hem bale , hem dershane, hem okul sonrası çizim kursları, üniversite dönemi, iÅŸ hayatı ve dans, sonrasını zaten okudunuz. Hep koÅŸturdum. Ä°lk defa durmak istedim. Bu durmak bana o zamanlarda hiç iyi gelmedi. Alışmadığım bir ÅŸeydi çünkü. Ama geminin rotasını deÄŸiÅŸtirmek için gemiyi durdurmak zorundaydım. Bu son yılım duraÄŸan geçti. Az sayıda kendimi idare edecek kadar ders verdim ve çok az sayıda gösteriye çıktım.

Ä°stanbul’a geri dönüÅŸ; Yeni sezonda da yani bu yıl Ankara sayfasını ÅŸimdilik kapatıp Ä°stanbul’a geri döndüm.  Ankara’daki misyonum ÅŸimdilik tamamlanmış görünüyordu. Burada yeniden ,tüm tecrübelerimle, daha olgunlaÅŸmış, farkındalıkları artmış, daha ne istemediÄŸini bilen, istedikleri üzerinde hala düÅŸünen bir Melis olarak, bir hayat yaratmaya geldim. Hiçbir ÅŸey bıraktığım gibi deÄŸil. Ben ayak uydurmaya, anlamaya çalışıyorum. Bundan sonra yapacaklarımda ,yansıtacaklarımda pek çok yaÅŸanmışlığın izleri olacak. Flamenko bir ÅŸekilde hep hayatımda olacak. Åžekli, yoÄŸunluÄŸu nasıl olacak ÅŸu an bilemiyorum. Ancak ben öÄŸrenmeye, paylaÅŸmaya, yaÅŸadıklarımı yansıtmaya, daha “Flamenka” olmaya devam edeceÄŸim. Bu benim hayatım. Bu bir dansın, müziÄŸin, sanatın çok ötesinde bir durum. Bu bir yaÅŸam öyküsü. Benimle ÅŸekillenen, tam da seçmiÅŸ olduÄŸum gibi hiç de kolay olmayan bir hayat mücadelesinin öyküsü.

Sevgilerimle,

Melis

bottom of page